Diyarbakır, tarihi, kültürel ve doğal güzellikleriyle zengin bir şehir. Mesudiye Medresesi de bu zenginliğin bir parçası.
Artuklu Beyliği döneminde inşa edilen bu medrese, Anadolu’da ilk üniversite olarak kabul ediliyor. Farklı bilim dallarında eğitim veren medrese, mimarisi ve bezemeleriyle de dikkat çekiyor.
Mesudiye Medresesi, 1198 yılında Artuklu Meliki Ebu Muzaffer Sökmen tarafından yaptırılmaya başlanmıştır. Yapımı 1123 yılında Melik Mesud lakaplı Mevdud zamanında tamamlanmıştır. Medresenin planı Halepli Usta Cafer Bin Mahmud tarafından çizilmiştir. Medresenin kitabesinde fıkıh, tıp, fizik, matematik, biyoloji, kimya, edebiyat ve felsefe gibi derslerin okutulduğu belirtilmektedir.
Medrese, kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Kareye yakın bir avlusu vardır. Avlunun güneyinde üç kemerli bir revak bulunmaktadır. Revakın ortasındaki kemer daha büyük ve yüksektir. Revakın arkasında bir mihrap yer almaktadır. Mihrabın iki yanında döner taş sütunlar vardır. Bu sütunlar binada meydana gelecek çökmeyi tespit etmek için konulmuştur.
Medrese, Ulu Camii’nin kuzeyinde ve camiye bitişiktir. Medresenin iki girişi vardır. Bir giriş Ulu Camii’ne açılırken diğer giriş medresenin kuzeyindedir. Medresenin kapıları ve pencereleri geometrik motiflerle süslenmiştir. Medresenin içinde derslikler, hücreler ve mescit bulunmaktadır.
Mesudiye Medresesi, Diyarbakır’ın gizli hazinesi olarak nitelendirilebilir. Bu medrese, hem mimari hem de eğitim açısından önemli bir kültür mirasıdır. Diyarbakır’a gidenlerin mutlaka görmesi gereken bir yerdir.